Yazılar

Cinsel taciz

Cinsel taciz 150 150 dolunay

Bu hafta, hepimizin başına gelebilecek bir durum olan, özellikle biz kadınların korkulu rüyası cinsel tacizle ilgili bilgiler aktarmak istiyorum.
Cinsel taciz, bir kişinin kendi rızası dışında cinsel bir eyleme hedef olması ya da buna kalkışmasıdır. Cinsel taciz, insanın beden ve ruh bütünlüğüne yapılan bir saldırıdır. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, her cinsiyetten, her meslek grubundan insan cinsel tacize, istismara uğrayabilmektedir. Bununla birlikte dünyada ve ülkemizde yapılan çalışmalar da göstermektedir ki kadınlar ve çocuklar en çok tacize uğrayan gruplardır. Cinsel taciz, sözle, gözle, dokunmayla ve davranışla olabilmektedir. Cinsel tacizle bireyler her yerde karşı karşıya kalabilmekteler. Kurban ve failler bazen birbirini tanır bazense hiç tanımaz.
Bu tür eylemler tekrarlanan tarzda ise bireylerde daha ağır psikolojik etkiler bırakır.

Cinsel tacize uğrayan bireyler önceleri duruma inanamazlar, şaşırırlar, algılamakta zorluk çekerler, kabul etmekte zorlanırlar, çoğunlukla tepki veremezler, olayın üstünde düşünmek istemezler. Bazen yok sayarlar ama ne yaparlarsa yapsınlar cinsel tacizin ruhsal etkisi kaçınılmazdır.

Cinsel tacizle ilgili aklınızda bulundurmanız gereken noktalar şunlardır:
• Hiçbir kadın/ erkek/ çocuk cinsel tacize maruz kalmak istemez.
• Cinsel tacizi/ istismarı hiçbir insan hak etmez.

• Her beden özeldir, mahremdir. Onay olmadan dokunulamaz. Susmak, tepki vermemek onay değildir, sadece ne yapacağını bilememek ve şoktur!

• Hiçbir davranış, cinsel taciz için neden olarak gösterilmez. Giyilen kıyafetler, yaşam biçimi, davranışlar, meslekler cinsel tacizi ASLA haklı göstermez.

• Uyuşturucu maddelerin etkisi altındayken bile bireyler her tür davranışlarından sorumludurlar.

• Cinsel tacize uğradıysanız bu sizin suçunuz ya da utancınız değildir, tamamen uygulayanın suçu ve ayıbıdır.
Fiziksel cinsel taciz her yerde (evde, sokakta, işte )olabilir, tanınan ya da tanınmayan kişiler tarafından, herkesin başına gelebilir. Bu durumu kesin önleyebilecek bir durum ne yazık ki yoktur. Ancak riski azaltmak için aşağıdaki maddeleri lütfen dikkatle okuyun ve uygulamayı deneyin.
Hoşunuza gitmeyen bir davranışla ya da mesajla karşılaştığınızda bunu yanlış anlaşılmaya yer bırakmayacak açıklıkta ve kesin olarak ifade edin. (Davranışınız beni rahatsız etti, bu son olsun gibi…) İfade edilmeyen ya da aynı anda cevap verilmeyen, reddedilmeyen tüm taciz içerikli davranışlar, tacizi yapan tarafından o davranışın onaylanması olarak algılanabilir ve tekrarlanma riski yüksektir.
– Çok iyi tanımadığınız biriyle ilk kez baş başa zaman geçirecekseniz (İş, flört, herhangi bir nedenden dolayı görüşmek vb…) mutlaka bir yakınınıza bilgi verin.
– Yeni tanıştığınız kimselerin sizi eve ya da gideceğiniz yere bırakma tekliflerini iyi düşünün.
– Yaşınız tutmuyorsa kesinlikle, bar, disko, gece klübü gibi yerlere gitmeyin, gittiyseniz de içeceğinizi gözünüzün önünde bulundurun.
– Geceleri geç saatlerde dışarda yalnız bulunmamaya dikkat edin.
– Alkol ve uyuşturucu sağlıklı düşünmenizi engeller, lütfen bu tür maddelerden uzak durun.
– Evdeyken kapı ve pencerelerinizi kapalı tutun.
– Arkadaşınız/sevgiliniz/eşiniz sürekli sizin yerinize karar vermeye çalışan, sizi kontrol eden, aşırı baskı yapan, sizi kendi istekleri yönünde zorlayan bir kişi ise bunları birer uyarı işareti olarak algılayın ve uyanık olun.
– Aynı kişi/kişiler tarafından yinelenen tarzda laf atma, takip edilme, dokunulma, telefon sapıklığı gibi cinsel tacizlerde, sözel olarak mutlaka çevrenizi bilgilendirin (saklamayın), bu durumlarda savcılığa dilekçe verebileceğinizi bilin.
– Eğer daha ağır bir cinsel tacize yani darp ya da tecavüze maruz kaldıysanız, vücutta ya da giysilerde hiçbir temizlik yapmadan polise başvurun.
– Eğer bir cinsel tacize/tecavüze maruz kaldıysanız sizi anlayacağına inandığınız bir yakınınızla mutlaka paylaşın. Polise gidin ve eğer çok etkilendiğinizi hissediyorsanız ki çoğunlukla derinden etkiler mutlaka ruh sağlığı uzmanından yardım alın.
– Eğer bir yakınınız cinsel tacize maruz kaldıysa, ona destek olmak için en iyi yol iyi bir dinleyici olmaktır. Yargılamadan, yorum yapmadan, onun yanında olduğunuzu hissettirerek, olanlardan çok üzgün olduğunuzu belirterek… Tacize uğrayan kişi, korku, güvensizlik, yalnızlık duygularının içinde olacaktır. Bu nedenle onunla vakit geçirmeniz, gündelik hayatında destek olmanız ona iyi gelecektir.
İnsan kendi bedenini tanıdıkça, iyi dokunmayı ve kötü dokunmayı ayırt edip tepki verdikçe, bedenini nasıl koruyacağını öğrendikçe kısaca kendini sevmeyi öğrendiğinde cinsel taciz en aza inecektir.
Her beden ve ruh çok kıymetlidir, lütfen kendinizi sevin ve koruyun!
Sevgilerimle…

Tecavüzün kirli yüzü

Tecavüzün kirli yüzü 150 150 dolunay

“13 yaşındaki N.Ç.’ye tecavüz davasının son aşaması da bitti. Yargıtay ‘rızasıyla birlikte oldu’ diyen mahkeme kararını onadı… 12 yaşında K.M’ ye tecavüz davası ‘çocuklar oyun oynamışlar’ kararıyla kapatıldı”…
Neredeyse her gün bu ve buna benzer davalar ve akıl almaz kararlarla karşılaşıyoruz medyada…
Dünya Sağlık Örgütüne ve evrensel tüm yasalara göre “18 yaşın altındaki tüm bireyler çocuktur.” Çocuk, yani yetişkinler tarafından korunması, kollanması, sevilmesi gereken varlıklar. Çocuk; yani reşit olmayan, kendi kendine karar vermesine izin verilmeyen, kendi rızasına pek inanılmayan, “Sen bilmezsin daha küçüksün” denilen…
Aklımdan ve ruhumdan sorular geçiyor;
Ne oluyor sonra bu kız çocuklarına? Bir kısmı 18 yaşına kadar SHEÇEK’in (Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu) korumasına alınıyor, diğerleri ne yapıyor? Aileler bu çocuklara ne yapıyor, nasıl davranıyor? Nasıl yaşıyorlar? Nasıl nefes alıyorlar? Ruh sağlıkları ne yönde değişiyor? İleride nasıl evleniyorlar, ne hissediyorlar?
Taciz ve tecavüz, yetişkin için bile tamiri çok zor olan bedensel ve ruhsal travmalar oluşturuyorsa bir çocukta neler yapar! Cinsel saldırıya, taciz ve tecavüze maruz kalan çocuklarda/ergenlerde olaydan sonra bir ömre yayılabilecek kalıntılar, hasarlar oluşur…

• İnsanlara, topluma güven oluşturamama,

• Düşük öz güven,
• Okul başarısında düşüş,
• Yoğun korkular, kaygılar,
• Kendini suçlama, kendinden tiksinme,
• Kendini yaralama, kendine zarar vermek,
• Bedenine karşı öke duygusu (kendini kesme, yakma, et kopartma, tırnak yeme, kafaya ya da bedenin başka bölgelerine vurma, saç yolma-koparma…)
• Yeme bozuklukları,
• Depresyon, anksiyete,
• Travma sonrası stres bozukluğu,
• Takıntılar, panik bozukluklar, intihara yatkınlık ve cinsel işlev bozuklukları,
• HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar, istenmeyen gebelikler.

Yapılan çalışmalar; taciz ve tecavüz öyküsü olan ergenlerin büyük olasılıkla riskli cinsel davranışlarda bulunabilecekleri, cinsel tacize ve sömürüye daha açık hale geldikleri, istenmeyen gebeliklerin ve hastalıkların daha sıklıkla görüldüğünü ortaya koyuyor.

Ailelerin ve toplumun olayın üstünü örtmeye çalışmaları, olayı yok saymaları ya da çocuğu suçlamaları ergenin içindeki yaranın iyice derinleşmesine yol açar.

Cinsel istismara, taciz ve tecavüze uğramış bir ergenin; aile desteğine, aile tarafından koşulsuz kabulüne, adalet sistemleri tarafından desteklenmeye, etkin psikolojik destek almaya, bol bol sevgi ve şefkate ihtiyacı vardır. Bedenleri biraz büyümüş olsa bile ruhlarının henüz çocuk olduğunu hep aklımızda tutmalıyız.

Yazacak, anlatacak çok şey var bu konuyla ilgili, aileler neler yapmalı, çocukları nasıl yetiştirmeli, çocuklara hayır demeyi nasıl öğretebiliriz, bedeni korumak ne demek?…

Haftaya da onlardan bahsederiz…

“Dünya da şefkat, merhamet ve adalet duygusu çoğaldıkça, yoğunlaştıkça, taciz, tecavüz, ensest azalır” diyor içim…
Birkaç dakikalığına gözlerimi kapatırken, şefkat, merhamet ve adalet değerlerini hissediyorum içimde…Pembe, mavi, beyaz renkleri olan melek kanatları gibiler…Her kanat çırpışta çoğalıyor, her kanat vuruşta artıyorlar… Ve yavaşça çevremdeki herkese, hayal edebildiğim, tanıdığım, tanımadığım tüm insanlara gönderiyorum kanatları… Çoğaldıkça çoğalsın diye…
Sizin kanatlarınız ne renk, merak ediyorum…
Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu.com
02.11.2011

Carpe Diem’den Merhaba

Carpe Diem’den Merhaba 150 150 dolunay

Merhaba,

Hürriyet Aile’deki ilk yazımda sizlere “Merhaba” demenin mutluluğunu yaşıyorum. İçimde farklı bir heyecan, çoşku ve merak var. Yeni bir yere gitmek gibi, yola çıkmak gibi, hiç bilmediğim, görmediğim bir sonraki adımı merakla attığım bir yolculuk gibi…

Zor günler yaşıyoruz her kimle konuşsanız dert yakınıyor, kimi eşinden, kimi çocuğundan, kimi kaynanasından, kimi patronundan, kimi siyasetten, kimi çevre sorunlarından, kimi maddi zorluklardan, kimi ise kendinden şikayetçi. Dünyadaki olaylar, ülkemizdeki olaylar, hepimizi sarsıyor, düşündürüyor, “Neler oluyor bu insanlara? Dünya nereye gidiyor?” dedirtiyor.

Evet herkesin sorunu ve derdi var, bununla birlikte çevremizde mutlu olan, hayattaki tüm yüklerine inat gülümseyebilen, kahkaha atabilen insanlar da var. Ya da her olayda pozitif bir taraf görebilen, olaylardaki bütünü farkedebilen insanlar var. Bu insanların sorunları belki de sizden benden çok ancak mutlu ve huzurlular.

Dünyada büyük bir değişim-dönüşüm var diyorlar. Dünyanın ve insanların şu anki durumlarıyla ilgili “Güneş doğmadan önceki zifiri karanlık” diyorlar. Nedir onları farklı kılan? En zor anda bile “Gün doğmadan neler doğar? Bir yol mutlaka açılır, her inişin çıkışı vardır” dedirten?

Bence bu ender insanların diğerlerinden farkı, düşünce- inanç sistemleri ve değerleri. Hayata baktıkları nokta farklı onların.

Yaşadıkları olumsuzluklarda öğrenecek bir şeyler bulurlar ve her olumsuz görünen olayın, onlara kazandırdığı olumlu tarafı görürler. Çünkü başımıza gelen her olay bizi biz yapan yapı taşlarından biridir. İnsan olma yolculuğumuzda her bir deneyim yeni bir şey kazandırır bize.

Yaşadıkları olumsuzluklara rağmen yaşamdan keyif almaya devam eden bu kahraman insanlar bilirler ki; sorunlar oluştukları bakış açılarıyla çözülemezler. Sorunların içinden geçerken farklı bakış açıları kazanmak çözümün en etkin parçasıdır. Ve aslında dünyada bir kişi bile bunu yapabiliyorsa herkes yapabilir.

Bu köşede de bazen ruhsal olarak yaşadığımız sorunları, bazen de bilgi birikimimi sizlerle paylaşmayı umut ediyorum. Ve yeri gelmişken kendimden de bahsetmek isterim.

Kendini keşif yolculuğu yapan, bu yolculuğun her anından keyif almaya niyet eden, meraklı, sorgulayan, araştıran, kendiyle ilgili yeni şeyler fark ettiğinde bundan heyecan duyan, farkındalığı, sevgiyi, neşeyi, güven ve güvenilirliği her an yaşamaya niyet eden biriyim. 14 yıldır da insanların kendileriyle tanışma ve barışma sürecince onlara destek olmak, kendi yollarında yürürlerken dönem dönem eşlik etmeye çalışan bilimin ve bilincin ışığında çalışan bir Psikolojik Danışmanım.

İnsanın sonsuz bir varlık olduğuna ve hayat yolculuğuna gönüllü çıktığına, bu yolculuğun rotasının kendini keşfetmek olduğuna, temel yakıtının sevgi olduğuna inanıyorum.

Aile ve ilişki koçluğu, cinsel terapiler, infertilitede psikolojik destek, koçluk ve ergenlik, çalıştığım alanlardan bazıları… Ayrıca keyifle yürüttüğüm başka bir alan da eğitim. Ergenlere yönelik üreme sağlığı, cinsel sağlık, yetişkinlere yönelik de cinsellikte rahat iletişim, güvenli cinsel yaşam, değişim ve dönüşüm, iletişim ve daha pek çok konuda eğitimler veriyorum. Sadece eğitim vermek değil eğitim almak da beni çok mutlu ediyor ve çoğaltıyor. İnsanın devinen, gelişen, dönüşen sonsuz bir varlık olduğuna inanıyorum. Elbette “Oldum, öğrenecek ne varsa bitti” diye bir şey yok. Yol ne kadarsa öğrencilik de o kadar…

Sorunların paylaşıldıkça azalacağını, sevginin, neşenin, bolluk ve bereketin paylaştıkça çoğalacağını biliyorum.

Bu köşeden her hafta sizlere yazacağım ve sizlerden de yorum, destek, soru ve sorun paylaşımı bekleyeceğim, paylaştıkça azalsın sorunlarımız, çoğalsın sevgimiz ve bilgimiz diye…

Carpe Diem, anda olmak, anı hissetmek ve yaşamak demek.

Hayatın şifresi, anda gizli aslında. Bu nedenle köşenin adını “Carpe Diem” koydum. En kıymetli an şu an çünkü, ne geçmiş var ne gelecek…

Tek gerçek nefes aldığın an. Zihnimizin sesini (geçmiş olaylar, gelecek planları, o bana şunu neden dedi, ben neden öyle davrandım gibi) bir an için susturup, yaşadığımız anı hissettiğimizde nefes alıp verdiğimizde, başımızı kaldırıp gökyüzüne baktığımız işte o an…

Bu köşede sizlerle yaşama dair pek çok şeyi paylaşacağız.

İşimiz, evimiz, cinsel yaşamımız, öfkelerimiz, kızgınlıklarımız, çocuklarımızın sorunları ve hep çözüme dair eylem adımlarını paylaşacağız ve andaki mutluluklarımızı, duygularımızı da…

Tüm bunları yazmakta ve aktarmaktaki amacımsa çok basit; paylaşmak ve mutlu olmak…

Her günümüz dolu dolu geçsin diye kocaman bir nefes çekelim içimize ve “Çok şükür” diyelim bu nefes için…

“Baştan yaşama şansım olsaydı daha çok dinlenirdim. Bu yolculukta olduğumdan daha çocukça davranırdım. Daha çok dağa çıkar, daha çok nehre girer ve daha çok günbatımı izlerdim. Daha çok hakiki ve daha az hayali sorunum olurdu. Ah evet iyi anlarım da oldu ve her şeye yeniden başlayabilseydim daha çok iyi anım olmasını sağlardım. Hatta yalnızca birbiri ardına gelen iyi anlardan daha başka bir şey elde etmeye çalışmazdım. Ve daha çok papatya toplardım.”

Nadide Stair, 89 yaşında

Sertleşme Sorunları

Sertleşme Sorunları 150 150 dolunay

Erektil fonksiyon bozukluğu yani sertleşme sorunu ereksiyonun oluşmasında ve cinsel aktiviteyi sürdürmede yaşanan güçlüklerdir.
Kişi ereksiyonu ya hiç sağlayamaz ya da ilişkiye girebilecek kadar sürdüremez. Erişkin erkeklerin %20’sinde görülebilmektedir. Erkeklerin %75’i yaşamının herhangi bir döneminde kısa süreli olarak ereksiyonu sağlama ve devam ettirme ile ilgili sıkıntı yaşadığını dile getirmektedirler.

Ereksiyonu oluşturmada ve devamda yaşanan güçlüklerle ilgili olarak organik nedenlerin yani fizyolojik kökenli bir sorunun olup olmadığının çok iyi araştırılması daha sonra psikolojik etkenlerin incelenmesi önerilir. Bazen her ikiside ereksiyon üzerinde olumsuz etkiye yol açabilir.

Ereksiyon sorunlarına neden olan psikolojik nedenler arasında; hayatı boyunca hiç masturbasyon yapmamak, bunun günah ve suç olduğuna inanmak, çok ağır psikolojik rahatsızlıklar, takıntılar, baskıcı ve dini etkinin çok hissedildiği aile ortamında yetişmek, stres, tesadüfi başarısızlık… sayılabilir.

Ereksiyonda sorun yaşayan erkeklerin çoğu bunun hayatlarında başlarına gelen en önemli sağlık sorunu olarak değerlendirir. Özgüveni zedelenir. Kendine ve pek çok şeye kızar. Diğer kimlikleri de bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Ereksiyon sorunlarında eşler arasında sorunlar yaşanabilmektedir. Evliliği ve ilişkiyi korumak için uzmanlardan destek alınması çiftin birbirlerine yardım etmesi önemlidir.

Sertleşme sorunlarında fiziksel yani organik nedenlerin iyi değerlendirilmesi gerekir. Yaşanan bazı uzun süreli hastalıklar ve bunların tedavisinde kullanılan ilaçlar ereksiyon sorununu ortaya çıkarabilir. Bu hastalıklar, ilaçlar ve maddeler kısaca şöyledir; şeker hastalığı ve ilaçları, antidepresanlar, psikiyatrik ve türevi ilaçlar, hormonal ilaçlar, varikosel gibi damar hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları ve ilaçları, tansiyon düşürücü ilaçlar, migren ilaçları, uyarıcı ilaçlar, kolesterol ilaçları, kilo kaybettirici ilaçlar, sigara, alkol, kokain, esrar gibi maddeler ve uyuşturucular.

Eğer bir süredir yukarıdaki sorunlardan birini ya da birkaçını birden yaşıyorsanız ve ereksiyon sorununuzda varsa ilaçlarınızı kullanmaya lütfen devam edin ve konuyu doktorunuzla görüşün. Sertleşmeyi daha kaliteli hale getirmek için yapılabilecekleri değerlendirmek ve öğrenmek için bir uzmandan eşinizle birlikte destek alabilirsiniz.

Pornografi

Pornografi 150 150 dolunay

Çok önemli bir konu olduğunu düşündüğüm ve sık soru gelen bir konu olduğu için Pornografiden bahsetmek istiyorum bu hafta.

Pornografi ya da porno; cinsel isteği tetiklemek ve tahrik etmek amacıyla insan vücudunu veya cinselliğin mahremini sergilemektir.

Pornografi; filmler, çizimler, resimler, müzik aracılığıyla piyasaya sunulmaktadır.

Piyasa ne demektir? Piyasayı oluşturan yaş grubu nedir? Bu piyasa kaç milyon/milyar/trilyonluk’dur? Amaçları nedir? İşe yaralar mı yoksa bizi kandırıp paramızı, duygumu muzu mu alırlar? Pornografik filmlerde gördüklerimiz gerçek midir? Yoksa bu porno denilen şey belgesel midir?

Aslına bakarsanız sorular daha artabilir, ama bir yerden cevaplamaya başlamak lazım.

Şu bilgiyi vermekle başlamak isterim: Pornografik tüm ürünlerin satışı 18 yaş altına yasaktır yasak olmasına da çoğunluğun bu malzemelerle tanışma yaşı 18 yaşın epey altındadır. Hele çocuk pornosu-akıllara zarar- satışı dahi yasaktır.

Porno; yetişkin fantezi aracıdır. Yetişkin ne demektir? Doğru ile yanlışı, gerçek ile abartıyı ayırt edebilmek demektir.

Pornografide gördüğümüz penis boyları ve ereksiyon süreleri normal değildir. İlişki süreleri, kadınların çıkardıkları sesler, vajina genişlikleri abartılıdır.

Porno filmler BELGESEL değildir. Hiçbir ülkede de cinsel eğitim aracı gibi kullanılmaz!

Bazen bize şu tip sorular gelir; “Pornodan öğrendim, şu pozisyonda çok keyif alıyorlar, eşime yapalım diyorum ama canı yanıyor, bir sorunu mu var acaba?”

Sorun eşinizde değil, porno da gördüğünüz her şeyi gerçek zannetmenizde. Orada gördüğümüz her şey sadece bizlerin duygularını ve paralarımızı sömürmek için oluşturulmuş kurgulardır. Porno da gördüklerimizi gerçek zannedip cinsel eşlerimizi zorlamak ya da oradaki cinsel organ boylarına özenmek pek gerçekçi değildir.

Pornografi, cinselliği duygudan yoksunmuş gibi yansıtır, mekaniktir. Oysa ki biz cinselliği anlatırken, sevgiyi, paylaşımı, tutkuyu, arzuyu, mahremi, mizahı da ekliyoruz. Porno ile erken denecek yaşta tanışan gençler cinselliği yanlış kaydediyorlar ve ilişkilerinde sorun yaşayabiliyorlar.

Bilinçaltı gördüğü, duyduğu her şeyi gerçek zanneder. Çok fazla bu tip yayınları takip etmek tehlikeli olabilir. Bağımlılık yapabilir ve takıntı haline gelebilir. Porno izlemeden cinsel istek duyamamak, kendini izlemekten alıkoyamamak, engelleyememek, bir süre sonra kişiye ya da ilişkiye zarar verebilir.

Peki hiç mi izlenmeyecek ya da normali ne bu işin?

Tabii ki denge…

İzlediğinizde çevrenize zarar vermiyorsanız, saldırmıyorsanız, “Bazen izlerim bazen izlemem” diyorsanız, “Eşimle birlikte izlemekten ve fantezi aracı olarak kullanmaktan keyif alıyoruz” diyorsanız, “Gördüklerimi orada bırakıyorum gerçek olmadıklarını biliyorum ya da abartı olduklarının farkındayım diyorsanız, yasal kurallara uyuyorsanız sözüm sizlere değil!

Keyifli ve sağlıklı bir hafta dilerim…

Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu.com
19.10.2011

twitter.com/dolunaykadioglu