Diyeceksiniz ki bu nasıl başlık, insan hiç anne oldum diye “eyvah” der mi?
Der hem de ne “eyvah” der! Bazen sessiz bazen de çok sesli bir “EYVAHHH!” der.
Yeni anneler; bu küçücük şeyi ben mi büyüteceğim der, bu hiç susmuyor düğmesi yok mu der, sütümü sevmedi galiba yoksa beni mi sevmedi der, bezini değiştiremiyorum zarar vermekten korkuyorum der, herkes onunla ilgileniyor benimle kim ilgilenecek der, çok kilom var çok bakımsız kaldım, beni hiç kimse beğenmiyor der, eşim benimle niye hiç ilgilenmiyor der, kendimi çok çaresiz, mutsuz ve yalnız hissediyorum der… Daha da ağır şeyler söyleyebilir yeni doğum yapmış yeni anne!
Bir çift, bir evlat dünyaya getirdiğinde o eve, aileye sevinç, neşe, umut, çoşku ve tarifsiz duygular gelir. Bununla birlikte bir çift, bir evlat dünyaya getirdiğinde; uyku, yemek yeme keyfi, kendiyle ya da eşiyle başbaşa kalmak, keyif yapmak, arkadaşlarla gezmek tozmak, bedensel bakım yaptırmak, spor yapmak, dizi keyfi, kahve keyfi ve sizlerinde aklına gelebilecek pek çok etkinlik o evden birsüreliğine gider.
Yeni doğum yapan kadınların çoğu doğumdan sonraki ilk haftalarda kontrol dışı ağlamalardan, mutsuzluktan, kaygıdan ve değişken duygu durumlarından şikayet ederler. Bu depresyon bulguları doğumdan sonra östrojen ve progesteron hormonlarındaki düşüşlere bağlıdır ve kısa süre içinde geçer. Ancak bazı lohusalarda 5-6 hafta arasında devam edebilir. Aylarca sürdüğü durumlar daha az görülür ve buna lohusalık depresyonu denir. Bu depresyon hormon değişimleri ve yeni sürece uyumlanamamakla açıklanabilmektedir. Hormon salınımlarına duyarlılık ve evin yeni REİS’ine adapte olmak kadından kadına değişebilen zamanlara yayılmaktadır.
Eve gelen bebekle birlikte yeni annenin uyku düzeni, fiziği, sosyal hayatı değişir, eşiyle ve kendiyle geçirdiği zaman tamamen değişir, iş kimliği zarar görür. Bebeğini bu durumunun sorumluymuş gibi düşünürken aynı zamanda bu düşüncelerinden dolayı kendine kızar, suçluluk hisseder, iyi anne olmadığını düşünür. Oysaki yaşanan tüm bu duygular son derece normaldir. Çoğu durumda anne olmak biz kadınlara çocukken söylendiği kadar kolay değildir!
Emzirmeye alışmakta genelikle tüm yeni anneler zorlanır. Emzirme, anne ve bebek arasındaki bağı güçlendirecek en önemli süreçtir. Bu süreçde sorun yaşamak, emzirememek, bebeğin memeyi istememesi, sütün gelmemesi ve daha pek çok şey kadının çaresiz ve başarısız hissetmesine neden olur. Emzirmeyle ilgili sadece teknik bilgi değil aynı zamanda ruhsal bilgi sahibi olmak da çok önemlidir. Yani moralinizi yüksek tutmak ve olumlu düşünmek, günden güne bebeğinizin size sizin ona alışacağınızı, sütünüzün günden güne artacağını bilmek ve inanmak…
Gebe kadınlar ve eşleri yani gebe çiftler, doğumdan sonra yaşayabilecekleri fizyolojik, psikolojik süreçlerle ilgili bilgi sahibi olurlarsa lohusalığı daha kolay geçirirler.
Doğum sonrası depresyona benzer bir süreç yaşıyorsanız bunun normal olduğunu bilin, biraz sabırlı olun ve kendinize pozitif telkinlerde bulunmaya çalışın ve çevrenizdeki insanlara -eşinize ailenize-bunu anlatmayı deneyin, en az bebek kadar sizin de ilgiye ihtiyacınız var, kendinize biraz süre verin, zamanın ilerlemesi bebeğinize ve bebekli hayata alışmanıza yardım edecektir. Yakın dostlarınızla duygularınızı paylaşın. Bebeğiniz uyurken sizde uyuyun. Ara sıra bebeğinizi güvendiğiniz birine bırakıp eşinizle dışarı çıkın.
Eğer duygu durumunuzdaki iniş çıkışlar bir iki haftadan uzun sürdüyse, uykusuzluk varsa, iştahınız kapandıysa, kendinize ve ailenize karşı ilginiz azaldıysa, kendinizi çaresiz ve umutsuz hissediyorsanız, kontrolünüzü kaybetmiş gibi hissediyorsanız, bebeğinizin gitmesini ve keşke hiç gelmemiş olmasını istiyorsanız, bebeğinize zarar verme korkularınız varsa bir uzmandan destek alın.
Bebekli hayat yeni ve farklı bir hayattır. Sevgiyle, farkındalıkla, sabırla ve birbirinize vereceğiniz destekle bu hayata kolayca alışabilirsiniz…
Sevgiyle…